Öküzgözü’nün Ana Vatanına Yolculuk

Şaraba gönülden bağlı olanlar için şarabı koklayıp, içip keyiflenmek de güzeldir fakat o şarabın geldiği yerleri görmek, üzüme dokunmak, asmanın köklerini saldığı toprağa basmak çok başka bir keyiftir. Bu sene bağ gezilerine Elazığ’dan başladım. Ülkemizin büyük üreticilerinden Kayra’nın bölgeye, bölge ürünlerine ve özelde de Öküzgözü üzümüne yaklaşımını yerinde deneyimlemek benim adıma oldukça keyifliydi. Hızlandırılmış Elazığ macerası nasıl geçti gelin anlatayım.

Bodrum’da yaşadığım için önce İstanbul’a ardından da oradan Elazığ’a geçecektik, öyle de oldu. Fakat hem Bodrum’dan İstanbul’a hem de ertesi sabah İstanbul’dan Elazığ’a olan uçuşlarım o kadar erken saatlerdeydi ki biraz denge kaydı. İstanbul’dan bir buçuk saatlik bir uçuşla sabah saat 07:00’de Öküzgözü’nün anavatanına ulaştık. Havalimanında dışarıya adım atar atmaz aldığınız nefesin farklılığı dikkat çekiyor. Kuru, nemsiz, temiz, değişik bir hava… Vakit kaybetmeden bizler için hazır bekleyen transfer araçlarına bindik ve Alpagut Köyü’ne, Alpagut Bağları’na doğru yola çıktık. 20-25 dakikalık bir yolculuk sonrasında bozkırın ortasında adeta bir vaha gibi yükselen bağlar karşıladı bizi. Uykusuzluk, yorgunluk bağların ortasında bizim için hazırlanmış olan kahvaltı masasını gördüğümüzde kayboldu gitti. Kayra ekibi bu geziyi sadece üzüm ve şarap odaklı olarak düşünmeyip bizlere bölgenin coğrafi, tarihi ve kültürel değerlerinden de kesitler sunmak istemişler ve bunu kahvaltıdan başlatmışlar. Tamamen bölgede üretilen ürünlerden oldukça leziz bir kahvaltı yaparken bir yandan köpüklü şaraplarımızı yudumlayıp, bir yandan da Ayça’nın bölgeye, Öküzgözü’ne ve bağlara dair verdiği bilgileri dinledik. 

Bağın ardından tekrar araçlara atladık ve bu defa soluğu Kayra’nın üzümlerini işlediği, güzel şarapların doğduğu tesisinde aldık. Daha öncesinde Kayra’nın Şarköy’deki tesisini de gezmiş biri olarak yaptıkları işlere yaklaşımlarındaki profesyonelliğe burada da bir kez daha hayran kaldım. Güvenlik sebebiyle hepimize özel ayakkabılar ve yelekler dağıtılırken tur öncesi tesiste işleyiş nasıl oluyor onlardan bahsedildi. Zamanında Atatürk’ün ülkenin farklı yerlerinde açılması talimatı verdiği şarap deneme tesisleri içinde hala kullanılmakta olan iki tesisten biri burasıymış. Zaman içinde önce Mey, özelleşmeden sonra da Kayra tesise ciddi yatırımlar yapmış ve bugün ülkenin en modern şarap üretim tesislerinden biri haline getirmişler burayı. Fazla detaya girmeyeceğim ama saatte 6 bin şarap şişeleyen bant gerçekten de bu işin Ferrari’si tanımını sonuna kadar hakediyor.

Tesis turumuzun ardından geçiyoruz tadıma. Buzbağ serisinden monosepaj öküzgözleri, boğazkereler bunların kupaj halleri, bu üzümlerden yapılmış premium şaraplar önümüzde adeta bir resital yapıyorlar. Buzbağ Rezerv Öküzgözü-Boğazkere, Alpagut Öküzgözü ve Imperial Öküzgözü gerçekten bu ülkede yerli üzümlerden üretilmiş en güzel şaraplardan, bunu bir kez daha teyit etmiş oldum.

Kayra ekibi bölgeyi bize en güzel şekilde yansıtmak istiyor demiştim; bunu öğle yemeğinde biraz daha vites yükselterek gerçekleştiriyorlar. Fıçıların arasına kurulmuş uzunca bir masada Ayran Aşı çorbasıyla başlıyoruz yemeğe. Hiç abartmadan söylüyorum ki hayatımda yediğim en iyi çorbalardan biriydi. Bu kadar ferah, lezzetli bir çorba keşke daha sık karşımıza çıksa, daha ulaşılabilir olsa. Kofik Dolma, Salata, Dilim Dolma ve Kavurmalı Saç Böreği ile devam ettikten sonra ana yemek olarak Tavuk Üfeleme ve İçli Köfte geliyor. Yediğimiz yemekler o bölgeye ait fakat artık orada bile pek kolay rastlanamayan lezzetlermiş. Hepsinin tadı birbirinden güzel ve çekici. Vişneli ve Kaymaklı Dondurma ile finali yapıyoruz; herkes mutlu, herkesin yüzler gülüyor.

Tesis gezimizin ardından bu defa Elazığ’ın tarihine, kültürüne doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Sokaktaki insanlar, tarihi varlıklara yapılan saygısızlıklar, günlük hayatın rutinleri beni gerçekten biraz rahatsız etti. İki kolu, iki bacağı, organ olarak beyni olan iki insanın birbirinden ne kadar da farklı olabileceğini bir kez daha

birebir tecrübe ettim. “Coğrafya kaderdir” evet ama kaderi değiştirmek de insanın kendi elindedir. Sosyolojik tespitler çıkarımlar, değerlendirmelere çok daha girmeyeceğim tabi ama kendime yaratmış olduğum küçük izole dünyamın ne kadar hoş ve tatlı olduğunu, ne kadar farklı olduğunu bir kez daha anladım; evrene, sisteme, hayata, kendime teşekkür ettim. 

Gece 03:00’te kalkmış ve sabahtan beri durmadan gezen, yiyen, içen, tadan bir ekip olarak gücümüzün en bitmeye yaklaştığı anda kendimizi otele atabildik. Bütün ekibin gözünden uyku akıyordu ama herkes bir kez uyumaya başlasa uyanamayacağının da farkındaydı. Bir buçuk saatlik dinlenmenin ardından akşam 20:00’de tekrar atladık araçlara ve kaldığımız otel dışında başka bir otele yemeğe geçtik. Yine her detayına kadar incelikle düşünülmüş, şık ve kalite kokan bir masa karşıladı bizi. İlk olarak yine çorbayla başladık ki öğlen yediğimiz çorbadan sonra başka bir çorbanın beni etkilemesi pek beklediğim bir şey değildi. Fakat Harput Çorba ağzıma adeta yumruk attı. Bu kadar leziz, dengeli, ağızda adeta lezzet şöleni yaşatan bir çorba beklemiyordum, yine yanılmış oldum. Kaşık Salatası, Söğürme ve Acılı Ezme de gayet hoştu fakat nar ekşisiyle tatlandırdığımız İçli Köfte’nin Terra Kalecik Karası Rose ile beraberliği beni bir süreliğine ortamdan alıp bulutların üzerine çıkardı. Bu tarz sıra dışı uyumlar beni yeme içme dünyasına biraz daha tutkuyla bağlıyor. (Geçen haftalarda Avlu’daki bir Wine-Dine akşamında da Kayra Vintage Rose ile bizim Çökertme Kebabı’nı eşleştirmiş, baya akılları yitirmiştik zevkten orada da) Yaşasın sınırsızlığın güzelliği… Gün boyunca yediğimiz her şey oldukça iyiydi fakat akşam yemeğinde vites 5’e yükseltilmiş durumdaydı. Bölgeye ait Tezgahaltı isimli yemek artık gözlerimden yaşlar akmasına sebep olmuştu mutluluktan. Uzun uzun pişmiş bir Kuzu İncik düşünün ama hem etin lezzeti hem pişirirken eklenen şeyler ortaya adeta bir sanat eseri çıkarmıştı. Tezgahaltı ismi de tezgaha gelip bakan kişinin o yemeği alacak durumu yoktur belki, görür alamaz, canı çekmesin diye tezgahın altında servis edilmesindenmiş. Versus Dedeçeşme Blend de bu über lezzetli yemeğe çok güzel eşlikçi oldu, ağzımda vals yaptılar resmen. Yavaş yavaş doyma sinyalleri göndermeye başlarken beynim, Kayra ekibi son gelecek yemek için hazır olmam gerektiğini söylüyordu. Söyledikleri kadar da varmış; Kaburga Dolması! Oldukça lezzetli bir et, oldukça lezzetli bir pilav… Fakat hayatımda kendisinden daha ağır bir yemek yediğimi de hatırlamıyorum. Etten ve pilavdan ikişer çatal anca alabildim. Zeytinyağına alışmış benim gibi bir Ege çocuğuna tereyağ gölünden çıkıp gelen bu yemek ciddi anlamda fazla geldi. Ama deneyimlenmesi gereken bir yemek mi diye sorarsanız da cevabım kesinlikle evet olur. Finalde gelen Havuç Baklava ise oldukça doğru, yerinde bir tercih olmuş. Onu da bitiremedim tabi o kadar şeyin üzerine ama hem tatlılığı, hem çıtırlığı şahaneydi. Benim için akşam yemeğinin yemekler dışında daha keyifli bir tarafı vardı o da Kayra’nın şarap yapımcısı Murat Üner ile yan yana oturmak. Şarabın üretim kısmında yer alan kişilerle konuşmak benim için her zaman oldukça keyifli olmuştur, hep sevmişimdir ama Murat ile sohbet resmen aktı gitti. Boğazkere’nin geleceğinden şarap dünyasındaki yüksek egolara, yapılan doğru hamlelerden gereksiz söylemlere kadar çok tatlı gıybet yaptık, çok güzel bilgiler öğrendim kendisinden. Saolsun, varolsun. (Kendisini kışa doğru Avlu’da bir şarap akşamına misafir edeceğiz bu arada)

Ülkemizin en önemli değerlerinden kabul ettiğim Öküzgözü’nün vatanına gerçekleştirmiş olduğum bu ziyaret bana oldukça şey kattı. İçtiğim ve başkalarına içirdiğim bir şarabın hikayesini direkt kendi ağzından dinlemişim gibi oldu. Öküzgözü’nün söyleyecek gerçekten çok şeyi var. Butik şarap üretiminin güzelliği bir yana, büyük üreticilerin sahip olduğu imkanlar ve profesyonelliklerinin ülke şarapçılığına katkısı da kesinlikle göz ardı edilmemeli. Yaptıkları şeyler onlar için de hiç kolay değil. İyi ki şarap var, iyi ki şarabın ruhunu anlamış insanlar var. 

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir