Bir Edebiyat Serisinden Çok Daha Fazlası: Harry Potter

1990 doğumlu biri olarak sadece kendi ülkemdeki akranlarımla değil, dünyanın aklınıza gelebilecek neredeyse bütün ülkelerinden yaşıtlarımla bir bağ kurmama sebep oldu Harry Potter. İngiltere’den Meksika’ya, Avustralya’dan Japonya’ya kadar pek çok çocuk gibi bende Harry ve onun maceraları ile büyüdüm. 11-12 yaşlarında henüz kitap okuma alışkanlığının ite kaka kazandırılmaya çalışıldığı; İki Yıl Okul Tatili, Hazine Adası vb. gibi kitaplarla debelendiğim bir dönemde, sokakta top peşinde koşmaktan ya da televizyonda Pokemon izlemekten çok daha keyif verecek bir kitapla karşılaşmak, geriye dönüp baktığımda bütün hayatımı etkileyecek çok büyük bir şanstı. O bahsettiğim okuma alışkanlığını çoktan kazanmış, ilkokulda Ramses okuyan kuzenimin “bak çok güzel kitap, oku” diye bıraktığı; birkaç hafta yine suratına bakmadığım Harry Potter ve Felsefe Taşı, kitap kavramının gerçekte neye karşılık geldiğini gösterdi bana. Kalın kapaklı, içinde harflerden, kelimelerden oluşan yüzlerce sayfanın aslında bir kitap olmadığını; bir macera, bir hayat, bir dünya olduğunu öğretti. 26 Haziran, Harry Potter serisinin ilk defa okuyucuyla buluştuğu tarih olarak tüm dünyada Potterhead’ler tarafından büyük bir coşkuyla kutlanan özel bir gündür. Ben de bugün vesilesiyle hem Felsefe Taşı’na, genel seriye ve J.K. Rowling’e, hem de sinema uyarlamalarına dair bir şeyler karalamak istedim.

Bugün kraliçeden sonra İngiltere’nin en zengin kadını olan Rowling’in hayatı hep güllük gülistanlık olmamıştır. Fransız dili üzerine aldığı lisans eğitimi sonrasında kısa süreli, geçici işlerde çalışan Rowling, genel olarak sıkıntılı günler geçirmiştir. İlk eseri 6 yaşındayken yayınlanan yazar, içinde olduğu bu sıkıntılı günlerde, 4 saat rötar yapan bir tren yolculuğu esnasında bir süredir kafasında tohumdan filize dönmeye başlamış bir çocuk hikayesinin genel taslağını ve ana karakterlerini oluşturur. İleride Harry Potter ve Felsefe Taşı’na dönüşecek olan bu hikayenin son halini alması o kadar kolay olmayacaktır. Çünkü Rowling; hikayesini daha geniş bir perspektifte, yan ögelere de ciddi emek harcayarak oluşturma niyetindedir. Zaten kitleleri bu denli etkileyen büyük eserlerin yazımı eğer Jack Kerouac değilseniz tek oturuşta yazılamaz. Rowling yine geçici işlerde çalıştığı süreçte öğle aralarında hikayesini detaylandırmaya ve yazmaya devam etmiştir. 1992’de Portekiz’e taşınan ve burada sonradan kendi deyimiyle başarısız bir evlilik yapan yazar, 1994’te tekrar İngiltere’ye dönmüş ve 1995’te de boşanmıştır. Ekonomik anlamda ciddi buhranlar yaşayan ve devletin verdiği işsizlik maaşı ile hayata tutunmaya çalışan Rowling, bu dönemde kitabına son halini vermiştir. Tabi kitabın yazım sürecinin bitmesi hemen yayınlanacağı anlamına gelmez. Yazar kitabını yayınlayacak bir kitabevi bulana kadar da bir hayli zorlanmıştır. Bloomsbury Yayınları, kadın bir yazarın okuyucularda ön yargı yaratacağına inandıklarından, yazarın cinsiyetini ele vermemesi için ilk isimlerini kısaltmak kaydıyla kitabı basmayı kabul etmiştir ve J.K. Rowling imzalı Harry Potter ve Felsefe Taşı, 26 Haziran 1997’de yayınlanmıştır. Sonraki dönemde serinin geri kalan 6 kitabını yazan ve bir fenomene dönüşen başarılı yazar, hem dünyadaki tüm kadınlarına istediklerinde neler yapabileceklerine dair bir motivasyon sağlamış, hem de elde ettiği gelirleri çeşitli yardım kuruluşları aracılığı ile muhtaçlara bağışlamıştır. Harry Potter serisi sonrasında yazacağı eserlerde aynı edebi başarıyı devam ettirip ettiremeyeceği merak konusu olan yazar, Boş Koltuk ile gerçekten kaleminin ne kadar kuvvetli olduğunu da herkese göstermiştir.

Pek çok edebiyat ödülü kazanan Harry Potter ve Felsefe Taşı, sadece 2001 yılında 5 milyonun üzerinde satış gerçekleştirmiştir. Kapak tasarımı Mary GrandPre tarafından yapılan kitap, büyük bir depremin öncüsü olarak uluslararası edebiyat piyasasına giriş yapmıştır. Ülkemizde de ilk olarak 1999 yılında Dost Kitabevi çatısı altında, Mustafa Bayındır’ın çevirisiyle yayınlanan Felsefe Taşı beklenen ilgiyi görmemiş; 2001 yılında YKY tarafından Ülkü Tamer çevirisiyle ve doğru pazarlama stratejisiyle yayınlanan kitap bu defa hedef kitlesine ulaşabilmiştir. Sonraki kitaplarda çeviriyi üstlenen Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu ikilisi, olabilecek en başarılı çeviriyle serinin Türkiye’de bu kadar büyük bir hayran kitlesi oluşturmasında büyük pay sahibidirler.

Serinin En İyi Filmi: Harry Potter ve Azkaban Tutsağı

Harry Potter kitaplarının ülkemizde patlama yapmasındaki önemli itici güçlerden biri de ilk filmin çıkış tarihi ile YKY tarafından yeniden basım tarihlerinin yakınlığıdır. Görsel olarak evreni gören kitle, kitaplara daha bir heyecanla yaklaşmıştır. Evde Tek Başına serisi ile adını duyuran Chris Columbus’un yönetmen koltuğunda oturduğu Felsefe Taşı’nın film uyarlaması, J.K. Rowling’in özel şartıyla tamamen İngiliz oyunculardan oluşmuştur. Eserin özgün yapısının bu şekilde daha doğru aktarılacağına inanan Rowling’in bu tutumunun ne kadar doğru olduğunu hem Felsefe Taşı’na hem de serinin diğer filmlerine baktığımızda rahatlıkla görebiliriz. 125 milyon dolar bütçeyle çekilip, 975 milyon dolar hasılat elde eden film, eserin edebiyat alemindeki başarısını sinemada da devam ettirmesi adına oldukça önemlidir. İkinci filmin de yönetmeni olan Columbus sinematik anlamda belki ortaya muhteşem bir eser koymadı ama genel olarak kendisinden sonra gelecek olan yönetmenlerin ilerlemesi için güzel bir yol açtı. Özellikle serinin en iyi filmi olarak tüm otoriteler tarafından saygı duyulan Alfonso Cuaron’un Azkaban Tutsağı, bu açılan yolda en şık şekilde ilerlemiş bölümlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Serinin film uyarlamalarının önemli handikaplarından biri yönetmenlerin devamlı değişmesi olmuştur. David Yates’in son bölümlerde sabit kalması ve özellikle Ölüm Yadigarları’nda tarzını oturtması sevindirici bir gelişmeydi biz Potterhead’ler için. Fakat şöyle bir gerçek var ki; Harry Potter serisinin film uyarlamaları, Lord of the Rings serisinin uyarlaması kadar başarılı olamamış, açık konuşmak gerekirse daha yavan kalmıştır. Kişisel inancıma göre Harry Potter serisi belki yakın gelecekte değil ama ilerleyen yıllarda tekrardan sinemaya uyarlanacaktır. Şu an “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” kitabının uyarlanacak olması bile bünyelerde büyük bir heyecan yaratmaya başladı. Senaryoda Rowling’in imzasının olması ve bilinmedik bir hikaye ile karşılaşacak olmamız, gerçekten ilaç gibi gelecek.

Snape Reiz

Genel olarak bir giriş, başlangıç ve tanıtma yapısında olan Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı; hem karakterleri, hem evreni zihinlerde canlandırma amacı gütmektedir. Hogwarts’ı, Dumbledore’u, Snape’i (cCc Snape Reiz cCc) ilk kez gördüğümüz bölüm gerçekten bir çocuk kitabıdır. Diyaloglar çok daha anlaşılır olmayı amaçlarken, olaylar daha basit, kurgu olabildiğince sadedir. Sonraki bölümlerde daha sertleşen, karanlıklaşan ve derinleşen Harry Potter evreni, bu ilk bölümde nispeten daha yumuşak ve genel bir doğrultuda ilerlemektedir. Sırlar Odası’nda başlayan dönüşüm özellikle Azkaban Tutsağı’nda ilk ciddi kırılmasını yaşamıştır. Artık bir çocuk öyküsü olmaktan çıkmış, her yaştan kişinin takip edebileceği bir seriye dönüşmüştür Harry Potter. Rowling sonraki kitaplarda inşa edeceği dünyanın temellerini atmıştır Felsefe Taşı’nda ve pek de güzel yapmıştır.

Bazı insanlar kişilerin bazı sevgilerini anlamakta güçlük çekerler. Benim de Harry Potter sevgim arkadaş ortamımda olmasa bile dış dünyada genel olarak anlaşılamamış, yadırganmıştır. Kitapları yayınlandıkları dönem okumamın ardından askerlik yaparken tekrar okuduğumda bunu çok net yaşamıştım. Genel olarak kitap okuma olayına uzak olan arkadaşlar elimde Harry Potter’ı gördüklerinde duruma anlam verememişlerdi. Sonraki dönemde koluma yine o evrene dair dövmeler yaptırdığımda da benzer tepkilerle karşılaşmıştım: “Gerçekten bu kadar seviyor musun?”, “Tamam seviyorsun da yaptırmasa mıydın acaba?” tarzı cümleler duydum ve eminim de daha çok duyacağım. Ama hepsine üşenmeden cevap verebileceğim enerji, bana yıllar önce bizzat J.K. Rowling tarafından bahşedildi. Ben karakter olarak Harry Potter’a hayran değilim, ben genel olarak o evrene ve kitapları okurken bana geçirilen hisse; Hogwarts’a, Hogsmade’e, Diagon Yolu’na, Dumbledore’a ve gerçek aşkın ne olduğunu bana öğreten Severus Snape’e hayranım.

Önümüzdeki yıllarda çocuklarıma okuma alışkanlığını nasıl kazandırabilirim diye bir korku duymuyor olmak çok büyük bir rahatlık. Teşekkürler Rowling.

-After all this time?

-Always…

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir