Camın tarihi Antik çağlara kadar uzanmaktadır. Bilinen en eski örnekler M.Ö. 2500 yıllarından Antik Mısır’da bulunan cam boncuklardır. O günden bu güne hem işlenen malzemeler hem de kullanım alanları çeşitlenmiştir. Bugün basit ev gereçlerinden uzay teknolojisine kadar cam hayatımızın pek çok noktasında kullandığımız bir materyaldir. Tabi şarapta da.
Önce şişe olarak şarap dünyasında önemli bir değişime sebep olan cam kullanımı, sonrasında da kadehlerde kendisini göstermiştir.
Her an her gün yeni bir şey öğrenmeye devam ettiğimiz şarap dünyasında da kadehlerin şaraba etkisini ilk duyduğumda çok üstünde durmamıştım açıkçası. Sonuçta iyi şarap iyidir, kötü şarap kötüdür. Bir cam parçası nasıl bu yönde bir etki yaratabilir ki diye düşünmüştüm. Yaşamında estetiği hemen her alana yaymak isteyen biri olarak önceleri aldığım şarap kadehlerinin şık ve sıra dışı tasarımlara sahip olmasına dikkat etmiştim. Büyük, asimetrik kadehlere ağırlık vermiştim fakat daha fazlasını beklememiştim.
Kadeh algımın değiştiği ilk nokta Paşabahçe Nude’un Steam Zero serisi kadehleri oldu. İnce yapısı ve hafifliği ile beni gerçekten büyüledi. 75 liralık fiyatı ile çevremden “bir kadehe o kadar verilir mi ya?” cümlelerini duymama sebep olsa da kesinlikle verilirmiş, onu anladım. Kendi kendime sahip olduğum şarap kadehlerini dizdim ve yanlarına da Steam Zero’yu koydum. Klasik tadım kadehi de olmak üzere çok net şekilde diğer kadehlerden üstündü performans. Kadehe o kadar para vermek, kadehin inceliği ve hafifliği psikolojik bir durum da yaratmış olabilir zihnimde tabi ama bu kadeh diğerlerinden daha iyiydi, bunu hissettirmişti bana. İlk zamanlar kıracak mıyım acaba diye o hassas yapısından korkarken sonrasında esnekliğini fark ettim ve neredeyse 8 ay kadar aktif şekilde kullandım. Geçtiğimiz günlerde bir akşam şarap içerken bardak biraz lekeli geldi gözüme ve ben bunu yıkayıp, silip sonraki kadehimi daha güzel şekilde içeyim dedim ve kadehin ölüm fermanını kendim imzaladım. Silme esnasında sapından kırdım kadehi. Mod olarak düşük olduğum bir anda ya enerjim kırdı bardağı ya da bardak tamamlamıştı bendeki ömrünü.
İki seçenek vardı önümde. Ya eski kalın bardaklarımla devam edecektim yola ya da aynı kadehten bir tane daha alacaktım. Sonrasında “Bir ihtimal daha var o da…” hayır ölmek değil, “ZALTO” aklıma geldi. Uzun zamandır sosyal medyada gördüğüm, hakkında pek çok şey okuduğum bu kadehi alma zamanım gelmiş miydi acaba derken ertesi gün kadehi elimde buldum. Hayat bir kapıyı kapatırken…
Zalto; yüzyıllardır cam ile ilgilenen bir ailenin 2000’lerden sonra girdiği üst düzey kaliteli camın sanatla buluştuğu bir kadeh üretim firması. Aile şu an Avusturya’da ikamet edip üretimlerini orada gerçekleştirse de Avrupa cam endüstrisinin geçmişte kalbi sayılan Venedik’ten geliyor tecrübeleri. Şarap dünyasına girişleri ve birden bu kadar popüler olmalarının hikayeleri de ilginç. Zalto öncesinde, şarap kadehi dendiğinde akla ilk gelen isim Riedel’di. Çok uzun süredir kristal kadehler ile şarap dünyasını mest eden bu kadehler, Claus Riedel’in 1973 senesinde piyasaya sürdüğü Sommelier serisi ile başka bir boyuta taşınmıştı. Farklı bölgeden gelen şarapların farklı kadehlerde içilmesi gerektiğini savunan düşünceye göre dizayn edilen bu yeni tip kadehler ana yapı olarak bu gün de takip edilmeye devam ediliyor. (Bknz: Bordo tipi, Burgonya tipi kadehler)
Riedel’i tahtından etti demek doğru olur mu bilinmez ama Zalto’nun hızlı yükselişi altında tasarımın etkisi çok büyük. Aynı tip bir Zalto 140gr iken Riedel 215gr. Zalto, kutusu ile elime ilk geldiğinde kutunun içine kadehi koymayı unuttuklarını düşünmüştüm. Şarabı kadehe koyup elinize aldığınızda şarap havada süzülüyormuş gibi. Tasarımı öne çıkartan bir başka detay ise kadehlerin 24*, 48* ve 72*’lik açılara sahip olmasıymış. Dünyanın eğim açısı olan bu dereceler sayesinde şaraptan alınan hazzın daha yükseklere çıkacağı planlanıyormuş. Gerçekte böyle bir şey olmasa bile bunu düşünmek, söylemek bende fazladan bir saygı yaratıyor. Hafiflik dedik, açılar dedik fakat inceliği de belirtmezsek olmaz. Şarabı nitelendirirken zarifliğinden konuştuğumuz gibi kadehte de bu zariflik büyük bir artı değer yaratıyor. Zalto inceliği ile şaşırtıyor. Kadehi tuttuğumuz sap kısmı gerçekten incecik. İlk zamanlar alışkın olmayanlar kesinlikle tedirginlik yaşayacaklardır. Kadehin ağız kısmının inceliği ise işin renginin değiştiği kilit noktalardan bir diğeri. Şarabı kadehten değil de bir meleğin ağzından içiyormuşsunuz gibi. Bir yudum alıp kadehi masaya koyduğunuzda, dudaklarınız istemsiz şekilde yeniden kadehe doğru çekiliyor.
Dünyanın en iyi restoranı seçilen Eleven Madison Park dahil pek çok restoran şrap servisinde Zalto’ya geçti. Sommelier’ler Zalto kadehlere resmen hayranlar. Brooklyn Fare’in Şarap Direktörü Michael Smith Zalto’yu yüksek topuklu ayakkabılara benzetiyor. Her an her yerde kullanılmaya uygun değil ama kullanıldığında da gayet etkileici, seksi…
Zalto kadehler makinada yıkanmaya elverişli, hassas yapılarına rağmen kullanım kolaylıklarına sahipler. Zalto, şarap partilerinin kadehi değil. Arkadaşlarınızla eğlenmek için şarap içeceğiniz, kandaki alkol seviyesi yükseldikçe şerefe yapmak için sertçe tokuşturulacak kalın kadehlerden değil. Şarapla aşk yaşayacağınız, sevişeceğiniz zamanların kadehi kendisi.
50€ gibi bir fiyatı olan bu kadehleri sıradan şarap içicisinin almasını kimse beklemiyor zaten. Fakat eğer şaraba bir tutkuyla bağlıysanız, derinlemesine hisler besliyorsanız bu dünyaya, Zalto ile bu ilişkinizin sınıf atlayacağını garanti edebilirim. Şarap kadehlerinin Michel Phelps’i olan Zalto candır, gerisi heyecandır.